11 Haziran 2012 Pazartesi

Geçmişe ait hakikatlerin ortaya çıkması her zaman hayırlıdır. Mutlaka istifade eden birileri çıkar. Geçmiş dönemlerde konuşulması ve yazılması tehlikeli olan hakikatler bazı dönemlerde ortaya dökülüverir. Toplumumun son 80-90 yılına dair gizlenen ve dillendirilmesi sakıncalı hakikatler şimdilerde artık her tarafta ortaya dökülmeye başladı. Konjonktür itibariyle çok şeyler ortaya çıkarılacak gibi de görünüyor. Bunlar ne güzel şeyler. Devamını da bekliyoruz. Fakat şu var ki bunca hakikat kimin umurunda. Şimdi şu soruyu soralım: “Geçmişe ait hakikatler neden gün ışığına çıkarılıyor? Bir zamanın egemen kesimine sövgü amacı mı taşıyor yoksa yeni bir toplum inşa etme amacı mı taşıyor? Eğer maksadımız sövgü ise “sövmek” geçmişimize ait hakikatlerde ismi geçen ecdadımızın inandığı şeyde yoktu. Eğer maksadımız inşa etmek istediğimiz yeni bir toplum ise görünürde inşa edilen bir şey yok; zira inşa edilecek zemin yok. Bu hakikatler toplumun hayatında nereye denk düşecek, hangi ihtiyacı karşılayacak? Toplumumuzda bu ihtiyaçlara muhtaç kaç kişi kaldı? Bence bu hakikatler dillendirilecek ve bir süre sonra da unutulup gidecek. Bunun için çok büyük beklentilere girmeye gerek yok. Hayaller kurmaya da gerek yok. (Allah’ın dilemesi başka)
Dillendirilen hakikatleri şu anda umursayan kaç kişi var? Bu hakikatlerden bir yaşamı, imanı, kültürü hisseden var mı? Yoksa etki gücünü kaybetmiş hakikatlerden mi bahsediyoruz? Bence ikincisi. Bunun sebebi bilgilerin içeriğinin değerini yitirmiş olması değil; bilginin aktarıldığı nesillerin ilgisiyle bu bilgiler arasındaki uçurumdur. Hakikatler kendisine ihtiyaç hissedildiğinde ortaya çıktığında dağları yerinden oynatır. Ama aynı hakikatler kendisine ihtiyaç hissedilmediği zaman ortaya çıktığında koskoca toplumdan kimseyi sarsmaz bile. Dağları yerinden oynatacak kadar etkiye sahip o gerçekler toplumda küçük bir sarsıntıya bile neden olmuyor. Hakikatin içeriği her zaman önemlidir. Açığa çıkartılması her zaman önemlidir. Ama en önemlisi hakikati sahiplenecek ve taşıyacak insanların varlığına duyulan ihtiyaçtır.
Şimdi, geçmişimizin karanlık sayfalarına ait hakikatler bir bir ortaya çıkarılsa bile kimler sahiplenecek bunları. Bu hakikatlerin merkezinde duran “din” ile pek ilgisi kalmamış bir toplumun fertlerinden kaç tanesi bu hakikatleri sahiplenecek ve kendine dert edinecek. Ortaya çıkan hakikatlerde mazlum sıfatındaki dedelerin nenelerin torunları bu gün onların bile reddedecekleri bir yaşama özenmiş koşuşturuyorlar. Dedelerinin ve ninelerinin çektikleri ızdıraplar inanın torunlarının hiç umurunda bile değil. Şimdi bu hakikatleri alıp ne yapacaklar. Dedelerinin ve ninelerinin yaşamları ile kendi yaşamlarındaki benzerlikleri artık sadece birkaç kültürel davranışa sıkışmış olan torunların, dedelerine ve ninelerine ait binlerce hakikatleri öğrenmesi neyi değiştirecek? Onların derdini dert edinmeyen nesiller bu hakikatlerden ne inşa edebilir ki? Şimdi ortaya çıkartılan hakikatler ile kaç kişinin hayatı birbirine yakın?
Bu hakikatler korkarım ki toplumun çoğunluğu tarafından hayatla irtibatını kesmiş “bilgilerin” yanına konulacak belki bir daha hatırlanmayacaklar bile. O hakikatleri gizleyenlerin zorla yapmaya çalıştığı “unutturmak”, torunlar tarafından “rızaya binaen” gerçekleşecek. Zira dedelerinin ve ninelerinin bakiyesini sahiplenecek torunlar yok ortada. Zaten benim korkum da burada başlıyor. Şimdiye kadar üzerine birçok cümlenin bina edildiği o hakikatler, açıktan dillendirildiği şu dönemde silik bir anı ve tarihsel bilgiden ibaret olacak. O hakikatler bir dönem önce gizli saklı anlatıldığında bir iman inşa ederken şimdi onları temsil etmeye hiç niyeti olmayan torunların dilinde unutulup giden rivayetler olacak. O hakikatlerin içinde mazlum sıfatıyla duranların karşıtlarının torunları aynı “hinlikle” yollarına devam etmekteler; değişmediler. Ama o hakikatlerin mazlumlarının torunları artık o ataların torunları değil.
Derdim, bu bilgilerin anlatılıyor olması değil; bu bilgilerin anlatıldığı neslin perişan halidir. Allah (cc)’ın beni yanıltmasını ümit ediyorum. Tüm bu olumsuz duruma rağmen iman ediyorum ki Allah hakikatlerdenen faydalanacak birilerini her dönemde var etmiştir, var edecektir de.
Vesselam.